Burası Muş mudur; Huş mudur ?

Şarkılar

“Doğa İçin Çal”, çok sevdiğim bir proje. Bu hafta 7. videolarını yayınladılar. “Yemen Türküsü”nü yorumlamışlar; yine çok iyi sesler, enstrümanlar bir araya gelmiş . Keyifle dinledim, tekrar tekrar. Buraya bırakayım, isteyen dinlesin okurken..

Her şey iyi hoş ama, bir şey dikkatimi çekti türkünün yorumunda: Tüm solistler istisnasız “burası HUŞ’TUR, yolu yokuştur” diye okumuş sözleri (?)

-Burası MUŞ değil miydi? HUŞ nereden çıktı ?

 

Dilerseniz olaya burada açıklık getirelim. Son söyleyeceğimi başta söyleyeyim; BURASI KESİNLİKLE MUŞ’TUR 🙂

Türkü 1944 yılında derlenen bir türkü. Aslında bir ağıt olarak besteleniyor. Sözleri bilenlerin veya şimdi okuyanların da tahmin edeceği üzere, Birinci Dünya Savaşı’nda açılan Yemen Cephesi’ne gönderilern Osmanlı askerlerini konu alan bir ağıt. Bestelenişi de bu tarihlerde. (Meraklısına, sözlerin tamamı yazının sonunda)

Muş (o zamanlar  Bitlis Vilayetine bağlı bir sancak),  Yemen cephesine en çok asker gönderen illerden biri. Belirli cephelere, belirli illerden konsantre olmuş birlikler gönderilmiştir Osmanlı’da hep. Buraya birlik-sevk tanzimine giden Askerlik Şubesi Başkanı ve müzisyen Yüzbaşı Selahattin Ethem Bey, bölgede bulunduğu sırada gördükleriyle, duyduklarıyla yakıyor bu ağıtı.

Yemen’den gelen mektupların arasına, -koparacak çiçek bulamadıkları için- çimen (çemen) koparıp koyan askerlere ithafen “ano Yemen’dir, gülü çemendir”  diye yazan Yüzbaşı, “havada bulut yok bu ne dumandır” derken Muş ovalarının sisinden bahseder. Türkünün sözlerinin tamamına baktığınızda “Muş’tan başka yok mudur vilayet?” diye soran sitemkar annelerin/eşlerin sözleri vardır.

 

“HUŞ nereden çıktı peki?” derseniz, açıklaması basit. Huş, Yemen/Aden yakınlarındaki bir kalenin ismi. Huş Kalesi, Osmanlı askerlerinin tahkimlendiği bir kale. Zamanla, türkünün Muş’u, yanılgıyla Huş’a çevrilmiş. Bir çok kaynak da bunu destklemiş aslında.

Ancak, türkünün Muş’ta bestelendiği açık iken, “burası Muş’tur” denmesi mantıken de doğu olan. Muş’ta bekleyenlerin ağzından yazılmış bir türkü bu; Muş’tan cepheye gidenlerin dönmediği anlatılıyor.

Kışlanın önünde sıra söğütler, Zabitler oturmuş asker ögütler, Yemen’e gidecek bu koç yigitler..

Sözlerde Muş değil Huş olsaydı, “Orası Huş’tur – giden dönmüyor” denirdi değil mi ?  🙂

Uzun süredir her iki tarafa da gidip gelen bir tartışma bu. “Burası Muş’tur, havası hoştur” diye söyleyen de var bu arada, o da ilginç..

Doğa için çalan, söyleyen, düzenleyen herkesin ellerine sağlık, ama sözler yanlış olmuş.. Olsun 🙂

 

Havada bulut yok bu ne dumandır

Mahlede ölüm yok bu ne şivandır

Bu yemen elleri ne de yamandır

 

Ano Yemen´dir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Muş´tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir

 

Mongokun suları ovaya akar

Ağam asker olmuş yüreğim yakar

Gözlerim kan çanak ağama bakar

 

Gider isem ağam sana köleyim

Cemalin bir gülsün ben de geleyim

Yemen çöllerinde senle öleyim

 

Şafağın atmışta terkisin bağlar

Yavuklunun oturmuş için kan ağlar

Hasretin dayanmaz bostanlar bağlar

 

Saçımın telini edem hedayet

Günahım yoğtur ki dilem nedamet

Muş´tan başka yoğmu burda velayet

 

Kışlanın önünde çalınır sazlar

Gözlerim ağlıyor yüreğim sızlar

Yemen´e gidene ağlıyor kızlar

 

Tez gel ağam tez gel eğlenmiyesin

İngiliz hayındır güvenmeyesin

Arap dilber çoktur evlenmiyesin

 

Karasu uzanır sıra söğütler

Yüzbaşım oturmuş asker öğütler

Yemen´e gidiyor baba yiğitler

 

Kışlanın önünde redif sesi var

Açın çantasına bakın nesi var

Bir çift potin ile birde fesi var

 

Tüfekler çatıldı kaşlar çatıldı

Ağam mavzer-ilen öge atıldı

Alkanlar içinde kuma yatıldı

 

Tez gel ağam tez gel dayanamirem

Uyku geflet basmış uyanamirem

Ağam öldüğüne inanamirem